EDEB NEDİR?
“Ziyafete davet etmek” anlamındaki edb veya “zarif ve edepli olmak” anlamındaki edeb masdarından isim olan kelimenin sözlüklerdeki başlıca mânaları “davet, iyi tutum, incelik ve kibarlık, hayranlık ve takdir” şeklinde gösterilir (Lisânü’l-ʿArab, “edb” md.; Fîrûzâbâdî, el-Ḳāmûsü’l-muḥîṭ, “edb” md.). Kur’ân-ı Kerîm’de edep veya bundan türetilmiş herhangi bir kelime geçmez. Ancak dört âyette (Âl-i İmrân 3/11; el-Enfâl 8/52, 54; el-Mü’min 40/31) “âdet, alışkanlık, eskilerin uygulamaları” anlamında de’b, bir âyette (Yûsuf 12/47) aynı mânada deeb, başka bir âyette de (İbrâhîm 14/33) “sürekli” anlamında dâibeyn kelimeleri yer almaktadır. Hadislerde ise hem edep hem de çoğulu âdâb ile aynı kökten fiil ve isimler kullanılmıştır (Wensinck, el-Muʿcem, “edb” md.). Abdullah b. Mes‘ûd’un rivayet ettiği ve sözlük yazarlarının edebin kökündeki “davet” anlamı ile sonradan kazandığı “iyi alışkanlıklar” anlamı arasında münasebet kurmak için faydalandıkları bir hadiste, “Gerçekten bu Kur’an Allah’ın bir sofrasıdır (me’dübetullâh); O’nun sofrasından gücünüz yettiğince bilgi toplamaya çalışın” denilmektedir (Dârimî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 1). Başka bir hadiste ise yine Kur’an’dan “Allah’ın edebi” diye söz edilmesi (Dârimî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 1) ilgi çekicidir. Bu şekilde etimolojik bakımdan ortak bir kökten gelen me’debe ve edep kelimelerinin, her iki hadiste aynı şeye (Kur’an’a) nisbet edilmek suretiyle anlam olarak da ortak oldukları, böylece hadis dilinde edebin hayırlı ve yararlı bilgilerle davranış alışkanlıklarını ifade ettiği, Kur’an’ın bu bilgi ve davranışları sergileyen bir ilâhî edep kaynağı olduğu anlaşılmaktadır.
Edebin, özellikle İslâmî tesirlerle giderek dinî ve ahlâkî anlamlara teşmil edildiğini gösteren en geniş bilgi Zebîdî’nin Tâcü’l-ʿarûs’unda bulunmaktadır (“edb” md.). İbn Manzûr gibi Zebîdî de kelimenin asıl anlamının “davet” olduğuna işaret ettikten sonra terim olarak “insanlar içinde eğitilmiş kişinin (edîb) eğitimle (te’dîb) kazandığı durum” demek olduğunu belirtir ve başka dilcilerin tariflerini nakleder. Müellifin hocası Muhammed b. Tayyib el-Fâsî edebi, “ona sahip olan kişiyi küçük düşürücü durumlardan koruyan meleke” diye tarif etmiştir. Tehânevî bu sonuncuyu edebin en iyi tarifi saymıştır (Keşşâf, “edeb” md.). Yine Zebîdî’nin verdiği bilgiye göre Ebû Zeyd el-Ensârî edebi, “söz veya hareket olarak takdire değer kabul edilen davranış tarzlarını uygulamak” şeklinde açıklamıştır. Ahmed b. Muhammed el-Mukrî’nin “nefsin eğitimi ve huy güzellikleri” anlamındaki edep tarifi tamamıyla İslâmî anlayışı yansıtmaktadır. Buna benzer ifadeler başka kaynaklarda da görülür. Nitekim İslâm’da edep kültürünün en eski kaynaklarından olan İbn Kuteybe’nin Edebü’l-kâtib (Edebü’l-küttâb) adlı eserinde bir “dilin edeplendirilmesi”, bir de “nefsin edeplendirilmesi”nden söz edilerek kişinin dilini edeplendirmeden, yani edebiyat ve dil bilimlerinde eğitilmeden önce nefsini edeplendirmesi, ahlâkını güzelleştirmesi gerektiği (s. 14), nefsin edeplendirilmesinin de iffet, hilim, sabır, gerçeğe saygı, vakar, merhamet gibi erdemlerle mümkün olduğu (s. 20) anlatılır. Muhâsibî’nin (ö. 243/857) Âdâbü’n-nüfûs (Beyrut 1987) adlı kitabı, bilhassa ahlâk ve tasavvufa dair sonraki çalışmalarda geniş ilgi görecek olan nefsin edeplendirilmesi konusunda yazılan eserlerin ilki olmalıdır.
Edep terimi erken dönemlerden itibaren dinî literatürde de geniş bir kullanım alanı bulmuştur. Buhârî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’inin bir bölümü “Kitâbü’l-Edeb” başlığını taşır. Yine onun, özellikle geniş anlamda ahlâka dair derlediği hadis ve haberleri ihtiva eden eserinin adı el-Edebü’l-müfred’dir. Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī’nin el-Âdâb adlı eseri de ahlâk ve muaşeret konularına dair hadislerden oluşur. Diğer birçok hadis mecmuasında da edep bölümleri bulunmaktadır. Hz. Peygamber’in sünnetinde müekked ve zevâid sünnet dışında kalan davranışlar fıkıh literatüründe genel olarak edep terimiyle ifade edilmiş olup fıkıh kaynaklarında ait olduğu konunun farz, vâcip ve sünnetlerinden sonra “âdâb” başlığı altında ele alınmıştır
Edep terimi “gelenek, görenek, ahlâk” gibi ilk anlamları yanında İslâm kültürünün tarihî gelişimi içinde çeşitli mevkiler, meslek ve sanatlar; eğitim ve öğretim; tasavvuf ve tarikat; ilmî araştırma ve tartışmalar; ibadet, dua ve Kur’an okuma gibi dinî faaliyetler; yeme içme, giyim kuşam, temizlik vb. günlük meşguliyetler; her türlü sosyal ilişki ve hayatın diğer bütün alanlarına dair bilgiler ve en uygun davranış tarzları için kullanılan son derece geniş kapsamlı bir terim haline gelmiştir. Şüphesiz bütün bu konularda en ideal örnek Hz. Muhammed kabul edildiği için İslâm ahlâk ve edep literatürüne giren eserlerin çoğunda “Âdâbü’n-nebî” veya benzer başlıklar altında Hz. Peygamber’in ahlâkî kişiliği ilk örnek olarak sunulmuştur.
EDEB NEDİR?