İlmi Siyaset

İLMİ SİYASET

İnsanları zarar görmekten korumak , zarar vermekten sakındırmak faydalı şeylere yönlendirmek ve faydalılar zümresine katmak için yapılan yönetim iradesini şekillendiren maharet ve kabiliyeti oluşturan genel bilgiye ilmi siyaset denir. Bunun umumi tatbiki devlet teşekkülündeki yetkililerce icra edilir. Kısmi ve hususi olanı ise cemiyet, vakıf, aile, alış veriş, ticaret, günlük meşguliyetler kapsamında icra edilir.

Vakti zamanında yaklaşık 20 sene kadar bir süre içerisinde temel islami  ilimleri tahsil edip bunlardan icazet alan talebe, hocasına ihtiram ve şükranlarını arzedip memleketine gitmek için destur istediğinde kendisine iki sene kadar da ilmi siyaset okuması gerektiği hocası tarafından söylenmiş ise de bu zevat bunca ilme sizlerin himmetiyle nail olduk. Gayrisine herhalde ihtiyaç kalmaz diyerek memleketine doğru yola revan olur. Seyahatinde akşam vakti bir beldede mescite vardığında kapısında saf tuttuğu imamın ne tadili erkana uyduğu ne de caiz olacak şekilde kıraati yani okuyuşu bulunmadığını fark eder. Namaz sonrası oradaki cemaate  Siz bu imamın arkasında ne kadar zamandır namaz kılıyorsunuz? diye sorar, Cemaat 10 senedir diye cevap verdiğinde öyleyse sizler on senelik namazınızı kaza edin. Bu adam ne tadili erkana uyuyor nede kıraatı cevaz verilecek düzeyde okuyor derdiğinde. Cemaat  sen bizim hocamıza ve ibadetimize nasıl dil uzatıyorsun diyerek bu zevatı bir nevi sıra dayağına çekip mescitten dışarı atarlar.

Bunun üzerine bu kişi hocasının yanına dönerek galiba iki yıl da ilmi siyaset dersi okumam gerekiyormuş der ve iki yıl sonrasında ilmi siyaset dersinden de icazet alır. Tekrar memleketine dönmek için yola revan olur. Seyahatinde yine aynı beldede aynı mescite yolu düşer. Aynı imam yine buradadır. Halinde hiçbir değişiklik yoktur. Derken namaz sonrası bu defa bu zat imama iltifatta bulunup sen ne mübarek kimsesin, şu sakalından bir tel alayım ki olaki bu da bereket meydana getirir diyerek sakalından bir tel koparır. Bunun üzerine bizim hocamızın ne mübarek sakalı varmış bi yabancı bile bunu fark etti. Biz şimdiye kadar biz niye bunu fark edemedik der ve herkes hocanın sakalından bir tel koparır. Ve hoca köse kalır. Bunun üzerine bu diyara bakan müftü köse olan imamlara görev tahsisi yapmadığından bu imamın da köse olması nedeniyle bunu görevden alır.

Çifte sürülen öküzü ekin için tarlada gütmeye başlarken yavaş bir sesle ho denirse öküz sadece kıpırdanır ve oralı bile olmaz. Vasat bir sesle ve canlı bir şekilde hoo dendiğinde öküz tarlayı sürmek için usulünce sürmeye başlar. Fakat çok yüksek bir sesle hoooo diye bağrıldığında ise öküz bu defa prangasını kırar bütün alet edevatı bütün ekinleri belki de çiftçiyi de heder eder. Tavuk daha yumurtlamadan yedi mahalleyi ağaya kaldırır. Vakitsiz öten horozun da başı kesilir. Her makamın bir hitap usülü vardır. Her meclisin de bir hitap mahiyeti ve usulü vardır. Kişi konuşmadan önce kiminle ne zaman nerede, olduğunu bilmelidir.  İşte bunları bilmek ve yerli yerinde kullanmak ilmi siyaset kapsamına dahil olmaktadır.

Bütün ilimlerde olduğu gibi ilmin şehri peygamber efendimizin elbette ilmi siyaset ilminde de yegane dorukta olan ve her dem bunun kamil manada tahsiline önder olandır. Nitekim veda hutbesinde kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin hitabıyla ilmi siyasetin özünün ve özetini Ümmeti Muhammede ikrar etmiştir. Bu bahiste tabiki en ziyadece ve kamil olarak bunları idrak eden ve ihya eden Hülefai Raşidindir. Yani 4 halife hazretleridir. Misalen bahsettiğimizde bilali Habeşi Hazretlerini kölelikten azad eden Hz. Ebubekir Efendimiz gönüllerin teskin ve tesellisine vesile olabilecek müstesna sese sahip olan Bilali Habeşi Hazretlerine vefatı Rasulullahtan sonra kendisinden izin istediğinde Medinede kalmasını ricada bulunmuş fakat Bilali Habeşi hazretleri kendisini şayet nefsi için azad ettiyse kalabileceğini fakat Allah için azad ettiyse gitmek istediğini söylediğinde Hz Ebubekir Efendimiz kendisini Alalh için azad ettiğini gidebileceğini söyleyerek hangi esnafta ve derece olursa olsun yapılan iyilik ve ihsanların karşılığının insanlardan istenmemesi ve başa kakılmamasının en veciz tatbikini göstermiştir. Zira bu Bilali Habeşin gidişi gönüllerdeki hasret ve harareti kat kat da arttıran bir hadise olmuştur. Fakat buna rağmen hiçbir ısrar ve tekrar yapılmamıştır. Hz Ömer efendimiz ise bir gün hutbede kadın cemaate evliliğin şartlarının ağırlaştığını mihir konusunda kolaylık göstermelerini telkin ve tavsiye etmiştir. Kadın cemaat ise Kur’an-ı Kerimde kendilerine kantar kantar ziynetler verilebileceğinin zikredildiğini ifade ederek neden haklarından feragat edilmesi yönünde fikir söylediklerinde Hz Ömer Efendimiz yaptığı tavsiye ve telkinin mutlak doğru olduğunu bilmesine rağmen cenabı Hak kadın kuluna doğru söyletti. Ömer yanıldı demiştir. Bu vaka devlet işini ilgilendirmeyen cemiyet ve aile hayatına ait olan meselelerde misal: on ton altın değerindeki bir şeyi tavsiye edildiğinde cemaat yani insanlar on gramı tercihte ısrar ettiğinde bu ısrara karşılık vermeyip insanları bu tür konularda serbest kılmayı, Ümmeti Muhammede de ilmi siyaset tatbik ederek nefret ettirmemeyi de öğretmiş olmuştur. Hz Osman efendimiz Medinedeki belki de tek tatlı su kuyusunu kendi serveti ile satın alıp Müslümanlar için vakfederek insanların ihtiyaçlarını gidermenin ızdırap ve sıkıntılarını dindirebilmelerini kolaylaştırın, zorlaştırmayın peygamberimizin ifadesinin tecellisinin nasıl doğru anlaşıldığının bizzat ilmi siyasete vakıf olduğundan icrasını ortaya koymuştur. Hz Ali Efendimiz de müjdeleyin, hadisinin özüne ve maksadına uygun olarak Hayber kalasını aldığı sancakla kapısını tek başına kırıp kalkan yaparak fethin müyesser olmasına başlıca sebep olmuştur. Böylelikle islam hasımlarının Müslümanlara musallat olup işlerini ve hallerini zorlaştırmalarını bertaraf edip fetih müjdesiyle kalplere sürur ve huzur getirmiştir.

Devleti Aliyeyi Osmaniyenin zevale uğramasından sonra ilmi siyaset okutacak müesseseler de zevale uğradığından günümüzde de o evvelki evsafta tedrisat talimi ve tahsili yaptıracak müesseseler bulunmadığından ilmi siyaset ilmini her dem ve her zamanda ilmi ledün ile hıfzı himayesinde bulunduran varisi enbiya olan kamil velilerin  bunlara sıdk ile tabi olan hakiki zakirlerin gösterdikleri yön ve yolu takip edenler bu vesileyle sünneti seniyyeyi ihya edenler işte ancak bunlar bu devirde ilmi siyasetten bunlar hisseyap olabilecektir. Bunun için herkesçe muteber kabul edilen kaynak ve temel kitapların usulüne göre okunması fısk ve nifak ehlinin yazdıklarından ve söylediklerinden de uzak durulması zarureti vardır.

Kişi ilmi siyaset bahsinde ziyadece bir kıvama gelip bir nevi sağlam ve keskin bir bıçak durumuna erdiğinde elindeki bıçak kimi zaman menfaat verir, kimi zam ise cinayete varan zarar ve zevali oluşturur. Öyleyse kişi bu ilme erdiğinde dahi şayet güzel ahlak üzere bulunmaz ise bu ilim kendisi ve hatta cemiyet için tehlike oluşturan zarar veren harama kötülüklere sevk eden hazin bir sonu hazırlayan hüsranları meydana getirir.

Temel islami ilimleri tahsil etmeyen kişinin ilmi siyaset icra etmeye meyletmesi ve bu yönde mesai harcaması freni patlayan kamyonu kullanmasına benzer. Ya da yakıtı olmayan bir vasıtayı kullanmaya çabalayan kişiye veyahut da hikaye edildiği üzere zikredilen donkişotun yel değirmeni ile cenk etmesine benzer.

 Esas itibariyle islam binasının çatısı güzel ahlaktır. Bu ilmi siyaset güzel ahlakın mutlak bir cüzüdür. Lakin temeli direkleri duvarları vesair unsurları inşa edilmemesi bir binanın çatısının nasıl ki inşası mümkün olmayacaktır. İslami temel ilimleri asgari düzeyde  tahsil ve talim etmiyenlerin de ne güzel ahlaka dolayısıyla ne de ilmi siyasete gerçek manada vakıf olamayacakları katidir ve bunda  ittifak vardır. Hidayet ve Tevfik cenab-ı Haktandır. 01 HAZİRAN 2020

 

Muhammet Hasan Medineli