İmam Gazali
İMAM-I GAZALİ
 
Gazzâlî (Farsça: الغزّالی) veya yaygın adıyla Îmam-ı Gazzâlî (1058, Tus - 18 Aralık 1111, Tus), İranlı İslam âlimi, mutasavvıfı, müderrisidir. Çeşitli yönlerden felsefeyi eleştirmesi ve dönemin bazı filozoflarını tekfir etmesiyle de bilinir. Hükema sıfatıyla da adlandırılmıştır. Gazzâlî’nin lakapları Hüccetü’l-İslâm ve Zeynüddîn’dir. Genel olarak Gazzâlî ve İmam-ı Gazzâlî isimleriyle tanınmaktadır. Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde yaşamış olan en ünlü İslam bilginlerinden biridir. Gazzâlî, Hicri 450 (Miladi 1058) yılında İran’ın Horasan bölgesinin Tus şehrinde doğmuştur. İlköğrenimini Tus’ta Ahmed bin Muhammed er-Razikânî’den almış, daha sonra Cürcân şehrine giderek Ebû Nasr el-İsmailî’den eğitim görmüş; daha sonra da 28 yaşına kadar Nişabur Nizamiye Medresesi’nde öğrenim görmüş, itikadi düşünce olarak Ebü’l Hasan Eş’arî’den ve ameli görüş olarak ise Îmam Şafii’den etkilenmiştir. Hocası, İmam-ı Harameyn lakaplı Abdülmelik el-Cüveynî, 1085 yılında ölünce Gazzâlî, Nişabur’dan Büyük Selçuklu Devleti’nin veziri Nizâmülmülk’ün yanına gider. Nizâmülmülk’ün huzurunda olan bir toplantıda verdiği cevaplarla diğer bilginlerden üstünlüğünü kanıtlayarak 1091 yılında Bağdat’taki Nizamiye Medresesi’nin baş müderrisliğine tayin edilir. Burada bilgisi ve edindiği öğrenci topluluğuyla kısa sürede ün ve saygınlık kazandı. Tasavvufa yöneldi ve Ebû Alî Farmedî’nin de tesiriyle bu alanda yoğunlaştı. Bu ilgi ve hac arzusuyla medresedeki vazifesini bırakarak 1095 yılında Bağdat’tan ayrıldı ve Şam’a gitti.[6] Şam’da iki yıl kadar kaldıktan sonra 1097 yılında hacca gitti. Hac sonrası Şam’a döndü ve buradan Bağdat yoluyla tekrar Tus’a geçti. Şam ve Tus’ta bulunduğu sürede uzlet yaşamı sürdü ve tasavvuf alanında ilerledi. Bağdat’tan ayrılışından 11 yıl sonra, 1106 yılında Nizâmülmülk’ün oğlu Fahrülmülk’ün ricası üzerine Nişabur Nizamiye Medresesi’nde tekrar eğitim vermeye başladı. Buradan kısa süre sonra Tus’a dönerek yaptırdığı tekkede müritleriyle birlikte sufi yaşamı sürdü. Gazzâlî, 1111 (Hicri 505) yılında doğum yeri olan İran’ın Tus şehrinde öldü. Bağdat’ta Abbasi halifelerinin gücü zayıflamasına karşın Büyük Selçuklu Devleti’nin sınırları giderek genişliyor ve nüfuzu da artıyordu. Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah’ın veziri Nizâmülmülk; savaş meydanlarında zaferler kazanıyor, ilim meclisleri denilen tartışma ortamlarını ve medreseleri açıyordu. Bu dönemde Mısır tahtında, İslam hilâfetinin başında, Şiî mezhebine bağlı Fâtımî Hanedanı vardı. Avrupa’da ise Endülüs Emevî Devleti gerilemekteydi. Birinci Haçlı Seferi de Gazzâlî döneminde yapılmış ve Gazzâlî 40 yaşında iken Antakya, Haçlılarca kuşatılmıştır. Bir yıl sonra da Haçlılar, Kudüs’ü ele geçirmişlerdir. Haşhaşîler tarikatının kurucusu Hasan Sabbah ve İranlı gök bilimci Ömer Hayyam da Gazzâlî ile aynı çağda yaşayan tanınmış kişilerdir. İslam âlemindeki bu karışıklığı, fikrî bir çöküntü tamamlıyordu. Bununla birlikte, bu bakış açısının alternatif yorumlarla karşılaştığını belirtmek önemlidir. Gazali’nin kendi sözleri, din ve bilim arasındaki ilişkiye dair incelikli bir bakış açısına işaret etmektedir. “Matematiksel bilimleri inkâr ederek İslam’ın savunulması gerektiğini düşünen bir kimsenin dine karşı işlediği suç gerçekten de büyüktür” demiştir. “Hatadan Kurtuluş” adlı eserinde yer alan bu alıntı, matematiksel bilimleri ihmal etmenin bilime ya da akla karşı bir suç değil, dine karşı bir suç olduğuna dair inancının altını çizmektedir. Niyeti matematik çalışmalarını savunmak değil, bu bilimlerin din için bir tehdit oluşturduğu görüşünü kınamaktı. Ona göre matematik ve din farklı alanlara hitap etmekteydi ve birbirleriyle rekabet halinde değillerdi.[25] Gazali, “Çünkü vahyedilmiş Yasa hiçbir yerde bu bilimleri reddetmeyi ya da onaylamayı üstlenmez ve bu bilimler hiçbir yerde kendilerini dini meselelere yöneltmez” diyerek konumunu daha da netleştirmiştir. Özünde, dini öğretiler ile matematiksel bilimlerin farklı alanlarda yer aldığını ve birbirine karıştırılmaması gerektiğini savunmuştur. Bununla birlikte, yazılarının diğer bölümlerinde Gazali bazı felsefi fikirler hakkındaki endişelerini dile getirmiştir. Filozoflar tarafından yazılan kitapların yasaklanmasını savunmuş ve felsefeyi matematiksel, mantıksal, fiziksel, metafiziksel, politik ve ahlaki olmak üzere altı dala ayırmıştır. Hüccetül islam nişanına ulemanın cumhurunun iltifatı ile mazhar olan İmam-ı Gazalinin en çok bilinen ve asırlarca rağbet edilmiş büyük eseri ihya-u ulumiddin isimli eseridir.
- Müminler ölmezler. Belki bir dâr’dan öbür diyara intikal ederler. Hadis-i şerifi, Mü’mini kâmil olanlar ölmezler; ancak bir mahalden diğer mahalle naklolurlar, şeklinde de tercüme olunur.
 
İmâm Gazâlî Hazretleri hasta yatmakta iken birkaç kişi gelerek evinin yakınında bir bahçeye kendisini götüreceklerini ve kendisinin orada biraz hava almasını teklif etmişler, evinden çıkarak bahçeye götürmüşler. İmâm Gazâli evinin yakınında böyle bir güzel bahçe
olduğu halde kendisine mechûl kalmasını tefekkür ederek teesüf etmiş. Hânesinden de bir vâveyla, feryâd koparak cenâze çıktığını görmüşler. Biraz sonra yanındakiler gitmeğe kalkışmışlar. İmâm Gazâlî de berâber gitmek istemiş, fakat kendisine orada kalacağını ve
öldüğünü söylemişler. İşte âşıkların ölümü böyle bir evden bir bahçeye nakildir.