İmam Hambel
İMAM AHMED HANBELİ
 
İmam Hanbeli (r.a.) vera, takva, riyazet (ibadet ve perhiz) ve keramet içinde acayip hallere sahip idi ve duası müstecab (kabul olunur, icabet edilir) idi. Zünnun-i Mısri ve Bişr-i Hafi, Maruf-i Kerhi ve Sırrı Sakati (Kaddesallahu Ervahüm) ile sohbet ederdi.
Ahmed Hanbeli’yi tutup Halife önüne getirdiler. “Kur’an mahluktur de!” dediler.
Halife sarayının önünde bir çavuş duruyordu:
“Ey İmam, korkma! Hakkı koyup batıl söyleme. Ben bir kere uğruluk (hırsızlık) ettim.
Beni sopa ile dövdüler. Haksız bulduğum halde itiraf (ikrar) eylemedim. Sen ise haktasın, ne korkarsın?” dedi.
Onun sözü Ahmed’e kvvet verdi. İçeri koydular. Kocalmış ve riyazetten zayıf olmuştu.
Elini ardına bağlamışlar, kamçı ile vururlar, “Kur’an mahlûktur de!” derlerdi.
Birdenbire Ahmed’in iç donu çözüldü. Gaybden bir el çıkıp Ahmed’in donunu bağladı.
O kerameti görünce Ahmed’i salıverdiler.
***
 
Nakildir ki:
Bir gencin anası kötürüm oldu. Oğluna dedi ki: “Benim senden hoşnut (razı) olmamı dilersen, var İmam-ı Ahmed’e yalvar, benim için dua kılsın da ben hoş olayım.” dedi.
Yiğit kalkıp Ahmed Hanbeli’nin kapısına geldi.
Ahmed:
“Kimdir?” dedi.
“Hacetim vardır.” dediyse de Ahmed kapıyı açmadı. “Hacetlerini Allah bitirsin.” dedi.
O yiğit, anası katına geldiği zaman anasının kötürümlüğünü gitmiş gördü.
 
***
 
İmam-ı Ahmed bir gün bir ırmaktan abdest alıyordu. Bir kişi de yukarısından alıyordu.
Ahmed’i görünce o kişi oradan kalkıp, aşağı yanına geçti. “Bunun gibi kişinin yukarısından abdest almak edebe muhaliftir.” dedi. Vakta ki bu zat ahirete gitti. Rüyada görüp sordular:
“Allah Teâla sana ne eyledi?”
“İmam-ı Ahmed’e eylediğim bir hürmet yüzünden rahmet eyledi ve bağışladı.” dedi.
 
***
 
Nakildir ki; Ahmed der:
“Biz kez Hacc’a giderdim. Bir yerde bir Arap gördüm. Yol sormak için yanına gittim. Bir parça da ekmek verdim. Bana dedi ki:
“Ey Ahmed, Kâbe’ye gidersin, Kâbe Sahibi’nin (Allah’ın) verdiği rızka razı değil misin ki ekmek götürürsün?”
Bu sözü işitince içime gayret odu düştü. Fikre daldım. Bana dedi ki:
“Ey Ahmed, niçin fikre düşersin? Allah’ın her bucaktan öyle kulları vardır ki bir kez nazar kılsalar dağlar hep altın olur.”
“Baktım, gördüm ki dağlar ve yerler hep kızıl altın olmuş. Ben o heybet içinde iken gizliden bir ses işittim:
“O gördüğün öyle bir kuldur ki, eğer dilerse onun için göğü yer, yeri gök ederim. Onu sana gösterdim, bir daha görecek değilsin.” dedi. O anda o âdeme baktım, göremedim.”
 
***
 
Ahmed’in bir kere duvarı yıkılmış idi. Şakirtlerinden birinin komşu duvarından biraz toprak alıp çamura kattığını gördüğünden, Ahmed o şakirdini:
“Bana yaramazsın.” diye katından kovdu, duvarı ayrı çamurdan yaptı.
 
***
Ahmed bin Hanbel’e sordular: “Tevekkül nedir?”
“Allah’ı bilmek ve Rezzak’lığına (Rızık Verici olduğuna) itimat edip inanmaktır.”
Dediler ki:
“Rıza nedir?” Dedi ki:
“Kendinin bütün işlerini Hakk’a ısmarlayıp, hayır şer (iyi-kötü) ne gelirse razı ola.”
“Muhabbet nedir?” dediler.
“Bunu Bişr-i Hafi’ye sorun, buna cevap veremem.
O diridir, ondan utanırım.” dedi. “Zühd nedir?” dediler.
“Üç türlüdür: Evvel haramı terk eylemek; bu avam zühdü. İkincisi helalin de çoğunu terk eylemektir; bu hasların zühdü. Üçüncüsü nesneleri terk eylemek ki seni Allah’tan alıkor; bu da ariflerin zühdüdür.”
 
***
 
Ahmed bin Hanbel canını Hakk’a ısmarladı. Cenazesi götürülürken havadan kuşlar gelirler, kendilerini o cenazeye vururlardı. O gün kırk Yahudi ve ateşperest zünnarlarını kesip Müslüman oldular.
Muhammed bin Ceriri Hazretleri der ki:
“Bir gece Hazret’i düşümde gördüm. Hızlı giderdi. “Bu ne gitmektir?” dedim. Uçmak’a
(Cennet’e) giderim.” dedi.
 
“Yüce Allah sana neyledi?” dedim.
“Rabbim beni bağışladı. Başıma taç, ayağıma altın nalın giydirdi ve buyurdu ki: Ey
Ahmed, bu onun içindir ki Kur’an’a mahlûk demedin.” dedi.”
Vefatı: 241.
 
***