İmam-i Azam
KİTAP ADI
 
SADAT-I KİRÂM VELİLERİN HAYATLARI
 
İMAM-I AZAM EBU HANİFE
 
O halkın, dinin ve devletin ışığı (çerağ-ı şem-i millet, şem-i din ü devlet), o kesin inanç mücevherinin denizi (umman-ı cevahir-i yakın), o arif, alim ve sofi, o İmam-ı Cihan, Ebu Hanife-i Kufi (Rahmetullahi Aleyh), o kişinin sanatı cümle dillerde anılmış ola ve cümle içinde kabul olmuş ola ve melekler içinde mahbub ve sevgili ola, onun vasfını ben nice edebilirim? Onun riyazet ve mücahedesinin ve halvetlerinin nihayeti yoktur. Usul-ü Tarikat (Tarikat Yolları) ve Füru-u Şeriat (Şeriat Alt Dallan) içinde yüce mertebeye oturdu. Çok şeyhler görmüş ve Cafer-i Sadık ile üstad-ı ilim içinde şükür ehli ve üstün (hammad ü fadl) idi. İbrahim Edhem, Bişr-i Hafi, Davud-i Tai onun yaranı idi.
 
***
 
Nakildir ki:
Bir gün Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Ravzası’na gelip selam verdi. “Ve Aleykümüsselam Ya İmamel Müslimin” sesini işitti. Uzlete heves eyledi ve halvete girdi
ve halktan ayrıldı ve aba giydi. Bir gece düşünde gördü ki: Peygamber’in Sünneti’nden sevdiklerini devşirip, bir bir seçerdi. Bu heybette uyandı.
İbn-i Şirin şakirtlerine bu düşün tabirini sordu.· Dediler ki: “İlim ve amel içinde, Peygamber’in (s.a.v.) sünnetlerini beklemek içinde ulu mertebeye eresin.”
Nakildir ki:
Bir kez daha Peygamber’i (s.a.v.) düşünde gördü.
Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdu:
“Ey Ebu Hanife! Sen benim ümmetimin salahı için verildin. İmdi uzlet etme, aşikâre yürü.”
Nakildir:
Bağdat Halifesi Mansur, kadı olması için son derece gayret gösterdiği halde meşru mazeret göstererek kabul etmedi.
Nakildir:
Ebu Hanife, bir şakirdi vefat ettiği gün hava çok sıcak idi. Namazını edaya geldi.
Borç verdiği bir zatın duvarı gölgesinde, “Riba (Faiz) olur, haramdır!” diye oturmadı.
Nakildir:
 
Ebu Hanife geceleri üç yüz rekat namaz kılardı.
Bir gün yoldan geçerken bir kadın:
“Bu kişi beş yüz rekat namaz kılar!” dediği için, kadın yalancı olmasın diye beşyüz rekat kılmaya başladı.
Başka bir gün bir şakirt çocuk: “İşbu geçen kişi geceleri bin rekat namaz kılar!” dediği için, her gece bin rekat namaz kılardı.
Bir şakirt dedi ki:
“Halk senin için “Her gece uyumaz!” dediler. Ebu Hanife:
“Artık gecelerde uyumayayım.” dedi. “Niçin?” dediler.
“Halk yalancı olmasın.” dedi. Ondan sonra tam otuz yıl uyumadı. Sabah Namazı’nı
Yatsı abdestiyle kılardı. İki dizi, deve dizine dönmüştü.
***
 
Ebu Hanife zengin bir kişiye tevazu eyledi. Sonra pişman olup onun kefareti olsun diye - bin kere Kur’an’ı hatmeyledi. Herhangi bir meselede müşkülü olursa kırk kere hatmeder, o mesele ona keşfolurdu.
Ebu Hanife’nin gayet güzel bir şakirdi vardı. Bir gün ders esnasında gözü tesadüf ettiğinden bir daha yüzüne bakmadı. Ders verirken perde arkasından söylerdi. İsmi
Mehmed bin Hasan olan bu gencin sakalı çıkıncaya kadar bu böyle devam etti.
 
***
 
Davud-i Tai Hazretleri der ki:
Yirmi yıl Ebu Hanife Hazretleri’ne şakirtlik ettim, bir gün ayağını uzattığını görmedim. Bir gün halvet içinde dedim ki:
“Ey Müslümanlar’ın İmamı! Burası halvettir. Ayağını düzeltip rahat olsan ne ola?”
Dedi ki: “Edep, Yüce Allah için makbuldür.”
***
 
Nakildir ki:
Ebu Hanife Hazretleri hamama girdi. Gördü ki birisi peştamalsız (fotasız) oturur.
Gözünü yumdu. O kişi de:
“Ey İmam! Gözünün nurunu ne zamandan beri aldılar?”
“Senin perdeni ve hayanı (utanmam) aldıkları zaman’...”
 
***
 
Ebu Hanife kaldırımdan giderken karşıdan bir öküz geliyordu. Ebu Hanife yoldan saptı. Dediler ki:
“Ey İmam! Bu çekinmek (perhiz) nedendir?” “Benim aklım var, onun boynuzu.” dedi.
 
***
 
Bir gün İmam ırmak kenarında oturup zerre miktarı necaseti (pisliği, kiri) yıkarken dediler ki:
“Ey İmam! Necaset dirhem miktarı olmazsa namazı bozmaz.” Cevaben buyurdular
 
ki:
“O fetva, bu takvadır.”
 
***
 
Halife rüyasında Azrail’i gördü:
“Benim ömrümden ne kaldı?”
Melekül-Mevt (Ölüm Meleği Hz. Azrail), beş parmağıyla işaret eyledi. Halife uyandı.
Çok merak için de olup âlimlere sordu ise de kimse cevap veremedi. Ebu Hanife’yi çağırıp sordu. Ebu Hanife dedi ki:
“O beş parmağıyla işaret eylediği muğayyebat-ı hamsedir (beş bilinmeyendir) ki
Allah’tan başka onu kimse bilmez.” dedi. Lokman Suresi’ nin en son ayetini okudu: 1-
Kıyamet’in ne zaman kopacağını, 2- Ne vakit yağmur yağacağını, 3- Ana karnındaki çocuğun ne olduğunu (kız mı erkek mi vs), 4- Ademoğlunun başına ne geleceğini, 5-
Bir kimsenin nerede ve ne zaman öleceğini kimse bilmez.
 
***
 
İmam-ı Azam Hazretleri’nin büyük babası, küçük yaşında iken, muhterem pederleri
Sabit’i Hz. İmam-ı Ali (Kerremallahu Vechehu) huzuruna çıkararak zürriyetleri hakkında hayır dualarına mazhar kılmışlardır. Esasen Hz. Peygamber Efendimiz’den (s.a.v.) dahi İmam-ı Azam’ın geleceğine dair hadis-i şerifler rivayet edilmiştir.
Şu iki hadis-i şerif onlardandır:
“Adem benimle fahrederdi (övünürdü). Ben ise ümmetimden bir zat ile fahrederim ki ismi Numan, künyesi Ebu Hanife’dir. O zat ümmetimin kandilidir.
“Enbiya-yı İzam Aleyhimüssalatü Vesselam Hazretleri benimle iftihar ederlerdi. Ben ise Ebu Hanife ile iftihar ederim. Onu seven beni sevmiş, ona buğzeden (sevgi göstermeyen) bana buğzetmiş olur.”
İşte bu İmam Hazretleri, Fıkıh İlmi’nin kurucusudur (vazıdır). Hükümleri bilmede seçkin (ittikan-ı ahkamda mümtaz), kusursuz düşünme ve akıl yeteneği (cevdet-i kariha ve kuvvet-i rey) ile şerefli, Kitap (Kur’an) ve Sünnet (Hadis) bilgisinin çokluğu, görüş sağlamlığı (sıhhat-i rey ü rüyet) ve daha pek çok faziletler ile muttasıf olduğunu ulemanın büyükleri teslim ederek, “İmam-ı Azam” (Büyük İmam) unvanıyla anılır.
Birçok eserlerinden başka (sarf-ı nazar), en büyük eseri Hukuk-u İslamiyye’yi kapsayan, otuz cilt olan, İmam-ı Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed tarafından yayınlanan (zabt ve tahrir olunan) “Mebsut” ismin deki eser-i celilidir ki tekrarlarıyla beraber verdiği fetva 64.000’dir (altmış dört bin).
İmam-ı Azam Hazretleri hiç arasını kesmeksizin otuz sene oruç tutmuş ve Yatsı abdestiyle Sabah Namazı’nı kılmış, bütün Ramazan-ı, Şeriflerde altmışar hatim, ömrü boyunca yedi bin hatim yapmıştır. Elli beş Hace’ı vardır. Son haclarında (ki bu İmam-ı
Azam’ın veda haccıdır) Kabe-i Muazzama’ya gelip, iki rekatta bir hatim tamamlayıp, namazdan sonra münacatında, arz-ı tazarru edince Beyt(ullah) tarafından:
“Ey Ebu Hanife! Bizi kemal-i marifet ile bildin ve güzel eyledin, biz Azimüşşan seni, senin mezhebinde, hizmet ve marifette sana tabi olanları mağfiret ettik (bağışladık)” diye müjde sadası işiterek, gayet mesrur ve müsterih (sevinçli) geri dönmüşlerdir.
 
İmam-ı Azam Hazretleri buyurmuşlar ki:
“Cenab-ı Rabb-i İzzet’i rüyada doksan dokuz defa gördüm. Yüzüncü defa yine gördüğümde, “Halkın Kıyamet Günü’nde azaptan kurtulması ne ile mümkün olacaktır?” niyazıma: “Bir kimse akşam ve sabah işbu tesbihi okursa necat (kurtuluş) bulur.” diye ferman-ı ehadiyyet şerefle ortaya çıktı. Arzu eden (bu tesbihi) arar bulur.”
İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmamların Güneşi (Şemsül-Eimme), Numan bin Sabit el-
Kufi, Hicret-i Seniyye’nin 80. yılında doğup, 150 tarihinde Bağdat’ta cihan yurdundan gitmiştir.
 
***