KİTAP ADI
İSLAMDA EDEB ve AHLAK
YAZAN: ÜSTADI AZAM HALLİ MÜŞKİLAT SEYYİD HİKMET TUZKAYA
MUKADDİME
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Rahmeti hudutsuz, inayeti sınırsız, merhameti sonsuz bizlere hidayet ve saadet bahşeden, Cennet ve Cemalini ikram ve ihsan eden bilcümle alemin haliki, rezzakı ve mürebbisi ve yevm-i kıyametin Maliki ve Meliki Allahu Zü’l Celal vel-Kemal Hazretlerine hamd-u sena ederiz. Herkesin gözü O’nun lütuf ve keremindedir.
Kainatin efendisi Hazreti Muhammed Aleyhisselatu Vesselam alemin ebedi hükumdar-ı manevisi, kevneynin şeyhinşah-ı daimisi, hayru’l-beşer, imam’ı sakaleyn, hatemü’n-nebiyyin ve seyyidü’l-mürselindir. Hak ve tevhid akidesinde en açık beyanda bulunan, örnek hayatıyla insanoğluna İslam yolunu , hidayet ve sermedi saadeti gösteren iki cihan serveri Hazreti Muhammed ve onun ezvac-ı tahiratına, ehli beytine, ashabına ve etbaına salatu selam olsun.
Alem diler senden meded
Ey mahrem-ü sırrı-Ahmed
Hem mahzar-ı ferdü’s samed
Babındadır bu derd-i mend
Allahu Teala Hazretleri , ilk olarak Peygamberimizin nurunu kendi nurundan yaratmıştır. Ne kadar İlahi fazilet, kutsi maziyet ve mümtaz vasıflar var ise insan-ı kamil olarak en güzel hasletler onda toplanmıştır. O yüce yaratan, Habibini insanlık alemine rehnüma, hidayet mürşidi ve hayrü’l-enam olarak göndermiştir.
Evet , bütün ehli Kemal, kemali ve feyzi O’ndan almışlardır. O’nun nurunun girmediği gönüller gafil, O’nun sevgisinden mahrum kalan kalpler karanlık, O’nun şefkatından mahrum kalmış insanlar da bedbahttır.
Allah Celle Celaluhu Hazreti Muhammed aleyhisselatu vesselam ve halifelerini insanlık alemine İslam’ı tebliğ ve irşad için bir hidayet güneşi olarak göndermiştir,
Allahu teala insanı mahlukat içerisinde mümtaz, mükemmel ve mükerrem olarak yaratmıştır. Mü’minler bu hakikatı idrak ederek Allah’ın kelamına ve resulünun beyanlarına kulak verip Kuran ve Sünnet’e tabi olurlarsa muhakkak felaha erer, saadet-i uzmaya nail olur. Cenab-ı Hakk’ın meleklere karşı iftihar ettiği mükerrem insanlar zümresine dahil olur.
Ya Rasulullah aleyhisselatu vesselam! Sen kainatın feyz ve bereketi, lütuf ve atıfeti bütün zerratı cihana şamil bir sahib-i nimet ve bir naşir-i rahmet Nebiyyi Zişansın. Sen, seni seven aşık ve muhibbanın uzaktan, yakından şefaatini dileyerek ravzana koşuşup geldikleri mürşid-i en’am, peygamber-i ahir zamansın. Dünya seninle müşerref olunca zulumat-ı küfrün burçları yıkıldı ve karanlık gönüllerin afakı hidayet güneşinin nurlarıyla baştanbaşa aydınlandı. Gönüllerimizdeki zulumat nurunla silinsin. Derdimizin ilacı ancak sana vasıl olmaktır.
Rabbi zü’l-celalimizin varlıkların efendisi ve mahlukatın eşrefi olarak yarattığı insan için hakkı sevmek, hakka hizmet etmek ve akibette Cemal-I Hakk’a ermekten daha büyük hazzı-manevi yoktur.
Zerrelerden kürrelere kadar bütün kainat insanın emrine muti ve musahhar kılınmış, adedi yüzbinleri aşan peygamberler insanların hidayeti için gönderilmiş, içindeki Irfan desteleri ile nur kaynağı Ilahi kitaplar insanların önüne ve yönüüne nur olsun diye indirilmiştir. Allah dostları da her devirde insanlara nur saçmışlar, ışık tutmuşlar, kamil insanlar yetiştirmişlerdir.
Gerek fertlerin ve gerek cemiyetin huzuru,ahengi, intizam ve terakkisi ancak ilm-i nafi sayesindedir. İlm-i nafi de ancak ilmiyle amil bir mürşid-i kamilin irşadıyla mümkündür.
Allahu Teala şöyle buyuruyor.
“…Kulları içinden ancak alimler, Allah’tan (gereğince) korkar. Şüphesiz Allah, daima üstündür, çok bağışlayandır.” Fatır Suresi, Ayet 28
Peygamber Efendimiz ise ; “Kim ki varisi nebi ise ancak alim odur” buyurarak hak dostları olan alimlerin sıfatlarını açıklıyor. (Hadis,Buhari)
İnsanı yoktan var eden Allahu Teala , onun her türlü ihtiyaç ve saadetinin de ne ile ve nasıl temin edileceğini en iyi bilendir.
İşte ezeli olarak insanlık alemine her kavmin istidadına uygun bir peygamber ve Ilahi hükümleri ihtiva eden mukaddes bir kitap göndermesinin hikmeti de budur.
İnsanın ve bilhassa müslümanın düya ve ahiret saadetini elde etmesi için , Allahın nizamı olan İslam dinine uymak, peygamber efendimizin nurlu sünnetine tabi olmaktan daha güzel ne olabilir.
Allahu Teala şöyle buyuruyor;
“… Bugün size dininizi ikmal ettim,üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’I beğendim…” Maide Süresi,Ayet, 3
Bunun içindirr ki , mü’minlerin güçlerinin yettiği ölçüde Kur’an ve hadisleri öğrenmeye ve anlamaya cehd ve gayret ettikleri görülür. Yağmur damlaları yeryüzüne indiğinde arzı ihya ettiği gibi Kur’an’ın nur kelimeleri ve onların lahuti manaları gönüllere nüfuz edince , insana hakiki hayatın manevi zavkini tattırır.
İslam kitaba inkıyat, sünnete ittbadır. Saadet asrını haliyle, kaliyle yaşamaktır. Hakiki müslümanlık da budur. Hak ehli, usulü va’z eder gayeyi gösterir. Hak aşığı ise evvela usulü bulur, sonra gayeye ulaşır.
Kur’an ve sünnete kamil manada tabi olmak nefis tezkiyesi ve kalb tasfiyesiyle mümkündür. O da manevi bir yola süluk etmekle elde edilir ve de lazımdır. On dört asırdan beri böyle olagelmiştir. Günümüzde de buna şiddetle ihtyaç vardır. Böylece müslümanlar Kur’an-ı Mübin’de ve sünneti seniyyede tarif edilen izzet ve şereflerine kavuşabileceklerdir. Biiznillah ehlullahın sohbetiyle mürde ve gafil gönüller bahar günleri gibi yeşerir ve hayat bulur. Onun içindir ki Allah’ın velileri ölmez diridirler. Onlar Allah’ın Hayy ismine mazhar olmuşlardır. Bu veli Kullar dar-ı dünyadan berzah alemine imanlı olarak geçiverirler.
O veli kullar dünya zevkini ehline, ahiret zevkini yine ehline bırakıp Allah ile beraber olmuşlardır. Onlar cennet ve cehennemi unutup Allah için ibadet ederler. O’nunla bulundukları an iki cihanda cenneti O’ndan ayrı oldukları an iki cihanda cehennem olur. Ancak O’nu bilirler. Başkalarına gaib olan onlar tarafından bilinmiştir. Vücutları bir yerde iken gönülleri arşta, kürside sohbette bulunurlar. Onlar vücutlarıtla miraç etmezler. Fakat ruhlarıyla miraç ederler. Cenabı Hakk’ı gözleriyle görmezler, fakat esrarıyla müşahede ederler. Onlar dinar ve dirhemsiz ağniya, talebi ilimsiz ulema ve umeradırlar. Onların akvali nebevi; ef’ali meleki; ahlakı ilahidir.Onlar iki cihan nurunun maiyyetinde gönüllü kurbanlardır. Hakiki zakir ve veliyyi kamil o kimselerdir ki şeriat, tarikat, hakikat ve marifet mertebelerine müstenit İslam dininin cihan şumul vahdet akidesini bihakkın taşır, onu bizzat yaşar ve tatbik eder. Onun için ariflerin sohbeti ayni ibadet ve tavhiddir.
Kesret aleminde vahdet müşahede eden evliya-yı muhakkıkin bu sermedi zevki söze sığdırmak, tarif etmek için hususi lisanla konuşmuşlardır ki onun adına tasavvuf denir.
Tasavvuf hakikat bilgisi, saadet ve selamet yolu, huzur ve beka duygusudur. Bu kitao buna ermenin usulunu gösterir. Her işde usul vuslatın miftahıdır. Vasıl olamayış usulu bilmeyiştendir. Yani vüsulsuzlük usulsüzlüktendir.
Tevfik ve hidayet Allah’tandIr.
Üstad-I Azam