Aşkın Kıblesi Peygamber Efendimiz buyuruyorlar;
“Ancak üç mescidi ziyaret için yola çıkılır; Mescid-i
Haram, Mescid-i Aksâ ve benim şu mescidim(Mescid-i
NebevÎ).” (Buharî, Fadlus-Salâti fî Mescidi Mekke ve’l-Medîne, 6; Hac, 26; Savm, 67; Müslim, Hac,
288; Tirmizî, Salât, 243/326)
MESCİDİ HARAM
Kabe ilk olarak Hz. Âdem tarafından inşa edilmiştir. Nuh tufanından sonra ise Hz. İbrahim ve İsmail (as)
tarafından yapılmıştır. Ezrakī’nin rivayetine göre Hz. İbrâhim ile oğlu İsmâil’in yaptığı binanın duvarları harçsız
olarak üst üste konulan taşlarla örülmüştü ve kuzeydoğu duvarı 32 zirâ, güneybatı duvarı 31 zirâ, güneydoğu
duvarı (Hacerülesved ile Rüknülyemânî arası) 20 zirâ, kuzeybatı duvarı ise (Rüknülırâkı ile Rüknüşşâmî arası) 22
zirâ uzunluğunda idi. 9 zirâ yüksekliğindeki binanın biri şimdiki kapının yerinde, diğeri onun karşısında olmak
üzere yer hizasında iki kapısı vardı; üzeri açıktı ve içine mahzen olarak bir çukur kazılmıştı. İnanışa göre bugün
makam-ı İbrâhim denilen büyük taş Hz. İbrâhim’in insanları hacca davet için üzerine çıktığı taştır. Kâbe’nin Hz.
İbrâhim’den sonra kaç defa yeniden yapıldığı hususu da ihtilâflıdır; genelde benimsenen görüş Amâlika,
Cürhüm ve daha sonra Hz. Muhammed’in dedelerinden Kusay b. Kilâb tarafından olmak üzere üç defa inşa
edildiği şeklindedir.
Hz. İbrahim (a.s) Kâbe’yi inşa ettiklerinde etrafında ev veya dükkân gibi hiçbir yoktu. Kusay b. Kilab’a kadar bu
durum devam etti. Kusay döneminde Kâbe’nin etrafına evler ve Dar’un Nedve yapıldı.
O dönemde Mekke meşe ağaçları ile kaplı Mescidi haramın yeri mısır dikeni ve deve dikeni ağaçlarıyla kaplı
ormanımsı ve gayet tenha ve ıssız bir yer olup Kâbe-i Muazzamanın mukaddes mevzii kızıl kumlu yüksekçe bir
yer idi.
Kusay, o güne kadar damı bulunmayan Kâbe’nin üzerini hurma dallarıyla örtmüştür. Kureyş’in 605 yılında
yaptığı yeniden inşa sırasında Hz. Muhammed’in, amcası Abbas ile birlikte taş taşıdığı ve bu arada
Hacerülesved’i yerine koyma şerefini paylaşamayan Kureyş kabileleri arasında çıkması muhtemel bir çatışmayı
önlediği bilinmektedir.
5. Kureyşliler, duvarları bir sıra taştan sonra ahşap bir hatıl koymak suretiyle ördüler ve yüksekliği 9 arşından
18 arşına çıkardılar; içeriden Rüknüşşâmî tarafına bir merdiven, damın kuzeybatı kenarına da biriken yağmur
sularının hicre akması için bir oluk koydular.
Halifeliğini ilân eden Abdullah b. Zübeyr, Mekke’yi kuşatan Emevî ordusunun mancınıklarla attığı taşlar ve bu
sırada çıkan yangın yüzünden Kâbe’nin tamamen tahrip edilmesi üzerine duvarların kalan kısımlarını yıktırıp
binayı Hz. İbrâhim’in temellerini esas alarak yeniden yaptırdı ve bu arada güneybatı, kuzeydoğu duvarlarını
hatîm ile birleştirerek hicri binaya dahil edip binanın yüksekliğini 27 arşına çıkardı. Eni 2 arşın olan duvarlarda
yirmi yedi sıra taş bulunuyordu. Ayrıca İbnü’z-Zübeyr damın altına üç direk koydu ve 11 arşın boyunda çift
kanatlı, iki kapı ile Rüknülırâkî köşesine içeriden dama çıkmak için ağaçtan döner bir merdiven yaptırdı. İpekten
yeni bir örtü giydirilen binanın etrafı da çepeçevre taş döşendi
7. Hicri 73 (M 692) yılında Mekke’ye giren Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî, Halife Abdülmelik b. Mervân’ın onayı ile
Kâbe’nin kuzeydoğu ve güneybatı duvarlarından 6’şar zirâ 1’er karış yıkarak bu taraftaki duvarı Kureyş’in
yaptığı temel üzerine geri çekti ve böylece hatîmi yeniden ihdas edip hicri ismaili tekrar binadan ayırdı.
Güneybatı duvarı üzerindeki İbnü’z-Zübeyr’in açtığı ikinci kapıyı taşla örerek kapattı; kuzeydoğu duvarındaki
bugün de mevcut olan kapıyı, altını 4 zirâ 1 karış kadar taşla örmek suretiyle daha önce Kureyş’in yaptığı gibi
tekrar yerden yükseltti. İçerideki ağaç merdiven yerine, taştan yeni bir merdiven yaparak önüne bir de kapı
taktı. Haccâc Kâbe’nin diğer taraflarına dokunmadı; dolayısıyla sadece birtakım tadilatta bulunmuş, onu
yeniden inşa etmemiştir.
8. Kâbe’nin yapısı Hicri 1040 (M 1630) yılına kadar herhangi bir değişikliğe uğramadan devam etmiş, bu uzun
zaman dilimi içinde yalnız basit onarım ve süsleme çalışmaları yapılmıştır. XVI. yüzyılın sonlarına doğru
kuzeybatı duvarında tehlikeli boyutlarda çatlamalar meydana gelmiş, fakat İstanbul uleması Kâbe’nin yıkılıp
yeniden yapılmasının câiz olmadığına karar vermişti. Daha sonra I. Ahmed, başmimar Mehmed Ağa’dan harap
durumdaki Kâbe’nin yıkılma tehlikesine karşı önlem alınmasını istemiş, hazineden de gerekli tahsisat ayrılmıştı.
Muharrem 1021’de (Mart 1612) yapılan ve 80.000 altın harcanan bu tamiratta duvarlar, yıkılmış olan kısımları
tamamlandıktan sonra İstanbul’da hazırlanan altın ve gümüşlerle süslü dört ayak ve on altı kirişten oluşan
demir kuşaklarla takviye edilmiş, ahşap çatı elden geçirilmiş, eskiyen yağmur oluğu sökülüp yerine gümüş
kaplama üzerine altın süslemeli yeni bir oluk takılmıştır. Bu arada kapı kemeri yenilenmiş ve üzerindeki gümüş
kitâbe levhası alınarak yerine altın bir kitâbe levhası konulmuştur.
Halifeliğini ilân eden Abdullah b. Zübeyr, Mekke’yi kuşatan Emevî ordusunun mancınıklarla attığı taşlar ve bu
sırada çıkan yangın yüzünden Kâbe’nin tamamen tahrip edilmesi üzerine duvarların kalan kısımlarını yıktırıp
binayı Hz. İbrâhim’in temellerini esas alarak yeniden yaptırdı ve bu arada güneybatı, kuzeydoğu duvarlarını
hatîm ile birleştirerek hicri binaya dahil edip binanın yüksekliğini 27 arşına çıkardı. Eni 2 arşın olan duvarlarda
yirmi yedi sıra taş bulunuyordu. Ayrıca İbnü’z-Zübeyr damın altına üç direk koydu ve 11 arşın boyunda çift
kanatlı, iki kapı ile Rüknülırâkî köşesine içeriden dama çıkmak için ağaçtan döner bir merdiven yaptırdı. İpekten
yeni bir örtü giydirilen binanın etrafı da çepeçevre taş döşendi (H 64/M 684).
7. Hicri 73 (M 692) yılında Mekke’ye giren Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî, Halife Abdülmelik b. Mervân’ın onayı ile
Kâbe’nin kuzeydoğu ve güneybatı duvarlarından 6’şar zirâ 1’er karış yıkarak bu taraftaki duvarı Kureyş’in
yaptığı temel üzerine geri çekti ve böylece hatîmi yeniden ihdas edip hicri ismaili tekrar binadan ayırdı.
Güneybatı duvarı üzerindeki İbnü’z-Zübeyr’in açtığı ikinci kapıyı taşla örerek kapattı; kuzeydoğu duvarındaki
bugün de mevcut olan kapıyı, altını 4 zirâ 1 karış kadar taşla örmek suretiyle daha önce Kureyş’in yaptığı gibi
tekrar yerden yükseltti. İçerideki ağaç merdiven yerine, taştan yeni bir merdiven yaparak önüne bir de kapı
taktı. Haccâc Kâbe’nin diğer taraflarına dokunmadı; dolayısıyla sadece birtakım tadilatta bulunmuş, onu
yeniden inşa etmemiştir.
8. Kâbe’nin yapısı Hicri 1040 (M 1630) yılına kadar herhangi bir değişikliğe uğramadan devam etmiş, bu uzun
zaman dilimi içinde yalnız basit onarım ve süsleme çalışmaları yapılmıştır. XVI. yüzyılın sonlarına doğru
kuzeybatı duvarında tehlikeli boyutlarda çatlamalar meydana gelmiş, fakat İstanbul uleması Kâbe’nin yıkılıp
yeniden yapılmasının câiz olmadığına karar vermişti. Daha sonra I. Ahmed, başmimar Mehmed Ağa’dan harap
durumdaki Kâbe’nin yıkılma tehlikesine karşı önlem alınmasını istemiş, hazineden de gerekli tahsisat ayrılmıştı.
Muharrem 1021’de (Mart 1612) yapılan ve 80.000 altın harcanan bu tamiratta duvarlar, yıkılmış olan kısımları
tamamlandıktan sonra İstanbul’da hazırlanan altın ve gümüşlerle süslü dört ayak ve on altı kirişten oluşan
demir kuşaklarla takviye edilmiş, ahşap çatı elden geçirilmiş, eskiyen yağmur oluğu sökülüp yerine gümüş
kaplama üzerine altın süslemeli yeni bir oluk takılmıştır. Bu arada kapı kemeri yenilenmiş ve üzerindeki gümüş
kitâbe levhası alınarak yerine altın bir kitâbe levhası konulmuştur
Mescid-i Haramın genişletilmesi
“Mescid-i Haram Harem-i mukaddesini birinci defada Hz. Ömer b. El-Hattab (r.a) efendimiz hazretleri
genişlettiler…” Hz. Ömer zamanına kadar Mescidi Haram daire-i fahiresi, etrafı açık sahramsı, kumlu etrafında
hiçbir bina yoktu. Dört tarafında bulunan küçük evler ise garip ve fakirlerin meskenleri olup, ottan hasırdan
yapılmışlardır. Kâbe-i Muazzama Harem-i Şerifine girilmek için bu kulübelerin aralarında yer yer yollar vardı.
Hz. Ömer bu küçük kulübeleri ve etraftaki bazı evleri yıktırarak Mescid-i Harama ilhak eyledi.
Mescid-i Haram’ın ikinci defa genişletilmesi: Hicretin 27.senesinde Hz. Osman tarafından genişletildi.
Muaviye döneminde Darunnedve satın alınarak Haremi Şerife dahil edilmiştir.
Mescid-i Haram’ın üçüncü defa genişletilmesi: Hicretin 139.senesinde Ebu Cafer Abdullah el-Mansur Bağdadi
Haremi Şerif’in Şam tarafındaki duvarı Hanefi Makamı hizasından başlayıp Dar’un Nedve’ye kadar genişleterek
Bab-ı Umre tarafını da Babü’l Umreye kadar genişletti. Güney tarafındaki duvarı ise yenilemedi, şark duvarına
yakın bulunan evleri satın alarak yıkıp Mescid-i Haram’ın haremine ilave etti ve yerlerine çok güzel minareler
yaptırdı.
Mescid-i Haram’ın dördüncü defa genişletilmesi: Abbasilerden Muhammed Mehdi döneminde
genişletilmiştir. Halife mehdi döneminde Harameyn ahalisine ilk kez surre gönderilme âdetini başlatmıştır.
Ondan önce Haremeyn’e surre gönderilmezdi.